ÇANKIRI ALPSARI KÖYÜ
AHMET YAKAR
ahmyakar@hotmail.com
RAHMETLE YADETTİĞİM
11/11/2013 RAHMETLE YADETTİĞİMYAKUP (ENİŞTEM) ve EMİNE (TEYZEM) TERCAN AİLESİ Günlerden bir gün diye başlar hep anılar, yad edilen geçen günler, yine böyle bir gündü yaşadığımız günler, Afyon-Uşak Demiryolu hattında yazı işlerinde çalışıyordum. Afyon travers fabrikasından da kadrolu iş için söz aldım. eşimle nişanlandık. Sorumlu ile verilmemesi gereken bir evrak yüzünden tartıştım, Ne olupbittiyse kesin olarak baktığım, Afyon travers fabrikasındaki işe giremedim. Birkaç gün oyaladılar, zaman geçiyor 10 gün içerisinde girmem, başlamam gerektiğini söylememe rağmen hep yarın gel diye oyaladılar. 10 gün geçtikten sonra da zaman aşımı diye Sorumlusunu gösterdiler. Anlamıştım. O malum belgeyi vermediğim için Sorumlu beni işe alınmama yönündeki çabalarını göstermişti. İşe girememiş ve Çankırı’ ya zorunlu dönüş yapmıştım. Aradan zaman geçmişti. Önce İstanbul’ da çalıştım. Sonra da Van ilinde Üniversiteye işe girmiştim. Van da Üniversitede çalışıyordum, Demiryolu ile kargo gelecekti. Kargoyu almak için bir araç şoförü ile görevlendirildik. İstasyona gittik. Demiryollarında çalışan biri Yanıma geldi. Baktı baktı uzun uzun baktı sonra bana Seni tanır gibiyim dedi. Afyon’ da çalıştın mı dedi. Evet, dedim sonra sorular sordu. Birden afallamıştım neden sonra bende onu tanımıştım. Nerden nereye ben Üniversiteye kadrolu işe başlamıştım. Satınalma işleri bölümünde çalışıyordum. O da makas değiştiriyordu. Sorumlu kişiyi aradan 8 yıl sonra orada İstasyonda makas değişitiriken gördüm. Ne olmuştu da alt göreve düşmüştü, sormadım, sormak ta istemedim. Geldiğimiz araç ile Üniversitenin yolunu tutarken ağzımı bıçak açmıyordu sanki içimden o geçen günler hep aklımdan çıkmıyordu. Dünya küçüktü bak karşılaştık, aklım karmakarışıktı neden karşılaştık neden karşıma çıktı diye kendi kendime söyleniyordum. Kızıyordum karşıma çıkmış bak iki kelam neden söylemedim, niye yılların acısını ızdırabını kusmadım kinimi neden atmadım yaşadığım zorlukları neden haykırıp ona o kişiye söylemedim. Diye aklımdan hep geçti. Çok acılar çekmiştim, boş gezdiğim dönemlerde kimseye anlatamıyordum. Eşimin ailesine evlenirken çalışıyordum. Hemen evlendikten 15 gün sonra işten çıkartılışımı kimseye durumu anlatamıyordum. 5-6 ay boş gezdim. Aileme katkım olsun diye demir kalıp yaptırmıştım. Eşim ile beraber bu aletle elbezi, ilif, dokuyup satıyorduk, ama buda bir yerde kalıyordu. Babam ve annem acele etme kısmetin çıkar bir gün diye teselli veriyorlardı. İstanbul’ dan bir telefon gelir; Fadime baldız; ben deri fabrikasında çalışıyorum biliyorsun, patronlarla görüştüm Ahmet çalışmak isterse hemen gelsin diye bir müjdeli haber ortalığı sarar, arayan Rahmetli Eniştem Yakup TERCAN’ dı. Elbette mutluyduk ama yinede gariplik çöküyordu insanın üzerine. İstanbul’a birkaç kez ziyarete gitmiştim. Çalışma yönü nasıl olacaktı. Başarabilecek miydim? diye vesveselerle oto gara giderek biletimi aldım. Önce ben gitmeliydim. İşe başlamalıydım. İş yönünden başarılı olursam eşimi getirecektim. Akşam İstanbul otobüsüne bindim. Sabaha karşı otosan denilen yerde indim. Tarif ettikleri yöne doğru ilerledim. İlerlerken teyzemin oğlu Bilal TERCAN beni karşılamak için geliyormuş. Selamlaştık ve eve doğru ilerlemeye başladık. Eve geldik hemen hemen herkes Yakup eniştem, Emine Teyzem, Feyzullah, Eşi Kumral Yenge ayakta idi. Küçük ve evde bulundukları bir yere gitmeyecekleri için Osman ve Zehra uyuyorlarmış. Rahatsızlık verdim kusura bakmayın dedim demesine rağmen teyzem yok oğul zaten kalkacaktık bizde dedi. Teyzem Kahvaltımızı hazırladı. Hep birlikte sofradaydık. Biran yabancı olacağımı hissediyordum ama birden ev halkı oluvermiştim. Hani uykumda bir gelmişti sabahın erken saatinde, eniştem eşyalarını kenara koy hemen gidelim fabrikaya dedi, bana mı diyorsun dedim evet sana diyorum geldik diyelim bakalım ne zaman başlatacak sıcağı sıcağına arayı uzatmadan soralım patrona dedi. Hani uykumda var diyemiyordum bugün dinleneyim yarın gideriz de diyemiyordum. Çekingen bir üslupla ben hazırım dedim. Ve gün ışımaya başlarken otobana çıktık. Aracımızda 5-10 dakika içerisinde geldi. 25 kişilik minibüstü herkesin bir yeri vardı. Bir ara ayakta kaldım eniştem şoföre benim yeğenim bugün işi olursa bundan sonra bizimle gelecek bilgin olsun diye talimatlar veriyordu. Şoför Yakup abi emrin olur. Abi sen merak etme abimizide alırız aracımıza dediğini duydum. İşe gittik. Bana bekçilik yaptığı kulübesinde oturmamı kim gelirse gelsin abi dememi tembihlemişti. Odanın bir kenarında oturup bekliyordum, saatlerde ilerlemeye başlamıştı hani biran kestirmişim 5-10 dakika kadar kapının gıcırdamasıyla uyandım. İçeri giren Yakup eniştemdi patronlar gelmedi. Sen otur sıkıldıysan dolaşabilirsin, fazlada uzağa da gitme dedi, bir yeride bilmiyordum nereye gidebilirdim. Fabrika sahildeydi. Deniz kenarındaydı. Fabrikanın yanda, bitişiğinde otomobil tamircisi vardı. Adam yarış arabası yapıyordu yanlarına yaklaştım. Selamlaştık. Çay hazır dediler birde çay içtik. Yakup eniştem bağırdı geldiler gel diye hızla Yakup eniştemin yanına gittim. kader anıydı bu iş benim için ya çalışacaktım ekmeğimi kazanacaktım. Ya da Çankırı’ ya geldiğim gibi dönecektim. Tek katlı bir büroya birlikte girdik Yakup eniştem bana sen burada bekle ben girip geldiğimizi söyleyeyim dedi. Beklemeye başladım. Büro da çalışan görevlilerden dışarıdan geldiğini ve kapıdan girerken önemli bir kâğıt yere merdivenin boşluğundan yere düştüğünü gördüm kişiye seslenerek elinizdeki evrak dosyasından bir kâğıt yere düştü dedim. Nereye düştüğünü sordu gösterdim, evrakı eline aldı. Çok çok teşekkür ederim önemli bir evraktı bu Patronun oğlunun uçak bileti bu dedi. Kaybettiğimizi duyarsa bize kızar hatta babası bile oğluna kızar dedi önce korktum nasıl bir yerde çalışacaktım diye ama ihtiyacım vardı çalışmak için, bana sordu kimi bekliyorsun diye Yakup TERCAN eniştem olur buraya fabrikaya nasip olursa işe gireceğim. Patronlar kabul ederse dedim. Bir dakika dedi ve patronların olduğu yere gitti birkaç dakika sonra dışarı çıktı bana dönerek senin iş tamam dedi. Ama müjdeyi Yakup abi versin diye söyledi. Anlamda verememiştim. Yakup eniştem içeriden çıktı. Hadi hayırlı olsun seni kalfanın yanına göndereceğim o sana ne lazımsa anlatacak onun verdiği işleri yaparsın dedi merdivenlerden inerken büro görevlisine el salladı kolay gelsin diyerek görev yerine gitti. Kalfayı telefon ile aradı. Bir eleman gönderiyorum diğer fabrikaya gelsin dediğini duydum. Ve eleman ile kampana deri fabrikasının yolunu tuttuk. Kalfa konuşuyordu. Bu işleri yaptın mı deri işlerinde çalıştın mı diye evet Çankırı’ da yapmıştım işlediğimiz deriler yaptığım işlerin içerisinde vardı dericilik dedim. Tamam, o zaman saat kaçta geleceğimi kaçta paydos edeceğimi ve mesai düzenini anlattı. O gün işe başlamıştım sadece uykusuzdum Ogün işe başlamanın heyecanı içerisinde günü tamamladım. Sabah kalkıyorduk erkenden araca doluşuyorduk tek seferde fabrikaya varıyorduk. Minibüsü kaçırdığımızda 3 araç değiştirmek zorunda kalıyorduk. Ona göre kalkma zamanımız çok değerliydi. O sene deri fabrikasında Eniştemin Damadı Sait, yeğeni Abdullah ve oğlu Bilal de orada çalışmaya başlamıştı. Zaman akıp geçiyordu. Ben yük oluyorum artık sizlere dedikçe hayır diye karşı geliyorlardı. Biz ne yersek ayırt etmeden sende onu yiyorsun evimiz müsait diye kızıyorlardı. Günün birinde teyzem ve eniştem konuşurlarken beni yanlarına çağırdılar oğul 10 metre ileride bahçeli bir ev var kiralık diyorlar tutmak istersen bir bak dediler, bakmak için teyzem ile yola çıktık. Teyzemlerin üst yoldan gidersek 10 metre alt yoldan gidersek 15 metre kadar sürüyordu. Ev tek katlı önünde bahçesi vardı. 1 odası koridorda mutfağı ve banyo wc den oluşuyordu. Kirası nerelerde dedim. Çok hesaplıydı. Tam da bizim içindi şimdilik. Eşime telefon ettim böyle bir ev var durmak istersen tutayım mı diye, hem teyzemlere yakın ben işe gidince onlara gidersin gözüm arkamda kalmaz diye söylüyordum. Tamam dedi evi tuttuk Bilal, teyzem ve ben evin boya badanasını yaptık. İmkânlar ölçüsünde getirilebilecek eşyaları İstanbul’ a eve getirdik. Eşyaları yerleştirdik. Akşam eniştem haber göndermiş birkaç gün daha bizdesiniz yemeğinizi yir gidersiniz diye öyle de yaptık birkaç gün eniştemlere gittik sonra eve geçtik, akşamları olunca bizler eve gelmeden, teyzem eşimi çağırırmış hadi birlikte yapalım burada da yeriz diye, Ahmet kızmasın bize zaten yük oluyoruz sizlere diye, sende benim bir kızımsın, Kumral nasıl gelinimse sende gelinimsin, Ahmet te oğlumuz kızmaz ben söylerim dermiş, bir gün sofrada otururken dan Ahmet Emine’ ye kızıyor musun akşamları bize geldiği için, Ya teyzem kızılırmı gülüşüğünen yemek yiyoruz bak biz ikimiz kendi evimizde kalınca yemek yiyoruz ama yine de kalabalığı arıyoruz, biz sizlere karşı sıkıntı vermekten çekiniriz dedim demesine Yakup eniştem kızıp bağırması ile yankılandı sofra neyse yemeğinizi yeyin ağzımızın tadı bozulmasın dedi. Arada İstanbul’ da bulunan köyümüz insanlarının düğünleri, nişanları ve üzüntülü anlarında yanlarında oluyorduk. Bazen Abdullah, Bilal, ben ve Osman Kadıköy sahillerinde geziyorduk, bazende Çubuklu’ da bulunan akrabalarımızı da ziyaret ediyorduk. Eşimle Pazar günleri Kadıköy sahiline inerdik veya karşıya geçerdik. Bilal ve Abdullah’ tan gördüğüm yerleri geziyorduk. Öğle saatleriydi. Kadıköy Sahilde büfede döner ekmek satılıyordu. Büfede görevli kişiye 2 tane döner ekmek dedim. Arkadan birden hızlıca bir adam geldi 1 tane de bana döner ekmek dedi. Büfede görevli adam dönerleri kesti paket yaptı sonradan gelen adam döneri aldığıyla gitmesi bir oldu. Sonra 2 döneri aldım 2 ayran ile birlikte. 2 döner parasını ve ayranın parasını adama uzattım adam ben sana kaç döner verdim. Sen bana kaç döner parası veriyorsun diye hayıflandı. Biz 2 kişiyiz 2 döner ve 2 ayran ne kadar yapar desekte büfe görevlisi ben size 3 döner 2 ayran verdim. Aslında sen sıralamada da hata yaptın önce biz geldik sonra adam geldi. Sen sonraki adama önce verdin sonra bize 2 döner ayran verdin dedik adamın kafası bir karıştı ki yarım saat adama laf anlamadık. Büfeci ne olup-bittiyse 1 döner dolandırıldığının farkına varmıştı. Bizlerde neler olup bittiğine bir anlam veremeden olmuştu olan, akşama doğruda Kadıköy sahilinden 2 adet balık alarak evin yolunu tutuyorduk. Şimdilerde ise o günleri hasretle anıyoruz. Aradan zaman geçiyordu, günler günleri kovalıyordu. Haziran ayı gelmişti Babalar günüydü. Yakup enişteme bir hediye almam gerektiğini ve bu hediyeyi de şaka yolluyla vermeyi düşünüyordum. Öyle de yaptım. Bir Pazar günü Eşime Hadi Yakup enişteme gidelim dedim. Ne oldu. Acelen ne dedi bugün babalar günüydü. Yakup eniştemin elini öpelim gününü kutlayalım dedim. Hediye alsaydık dedi ben aldım dedim ne olduğunu sorsa da söylemedim. Elimdeki paketi sıkıca tutuyordum. Bakayım dese de göstermedim. Yakup eniştem; Kanepede köşesinde oturuyordu. Selam verdik merakla bize bakıyorlardı. Yakup eniştemin elini öptüm BABALAR gününüz kutlu olsun dedim, arkamdan eşim elini öptü ve o da bize babalık yaptınız babalar gününüz kutlu olsun diye hem eniştemin hemde teyzemin elinde öptü. Elimdeki paketi enişteme verdim. Bugünün anısına bunu kabul et dedim. Yakup eniştem Özenle yaptığım paketi açmaya başladı, her açılışta bir paket daha vardı. Paket kâğıdını açıyor tekrar paket kağıdı ile Karslılaşıyordu tekrar tekrar derken ev halkı bir merak içerisindeydi. Acaba ne çıkacaktı içerisinden. Var bir şey var ama her paket kâğıdını açtıktan sonra tekrar paket kâğıdı çıkıyordu karşısına, sonunda açmıştı paketi paketin içerisinden napolitan çikolata kutusu çıkmıştı. Ben ne yaparım çikolatayı der gibi evde tek torun olan Osman’ a dönerek Al bunu sen ye diye ona veriyor. Israrla Yakup enişte hediye sana geldi Osman’a verme dedimse de bunu Osman yesin diyor. Osman da sevinerek napolitan çikolata kutusunu alıyor. Almasına dede dede şuna bak içinden çıkana diyor. Herkes Osman’ dan tarafa dönüyor kutudan çıkan hediyeye bakıyor Altın Kaplama Çakmak tı göze hoş görüntü veriyordu. Özel işlenmişti; Yakup eniştem ne gerek vardı neden masrafa girdin diye soruyordu, biz de sizlere çok şey layık diye söyledik. Ardından sohbete başladık Osman benim çukulatalarım da gitti, bakın elim boş kaldı derken cebimden çıkardığım napolitan çikolatanın kutusundaki içerisindeki çikolataları verdim. Gülerek aldı. Keyifle karşımızdan yedi. Bizim ailemizde; Yakup TERCAN ve ailesinin yeri ve önemi bir başkadır. Rahmetle yad ediyoruz. Allahım (c.c) Yakup enişteme ve Emine teyzeme rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. Ruhlarına Fatiha 14.11.2013 Ahmet YAKAR Dostlarla elele hep birlikteliğe |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DALINDA DUT YEMEK - 30/07/2021 |
Şahin ÖZTÜRK ise “O zaman kapı her zaman açık istediğiniz zaman gelip Dut tan kana kana yiyebilirsiniz “dedi. Teşekkür ederek ayrıldık. |
Rahmetli Tay Ahmet Dedem ve Tatillerde Köyde Kitap okutması - 26/07/2021 |
Alpsarı köyümüzde dedemin misafir odasındaki tavanda köşelere meyveler asılmış ve mis gibi kokusu eşliğinde (mevsimine göre) okuttuğu kitaplar unutulmaz bir anımdı. |
Gümüşdöven Neresi - 08/11/2019 |
Gümüşdöven Neresi |
SAMANLIKTAKİ ELMA - 08/11/2019 |
SAMANLIKTAKİ ELMA |
CAMÖNÜ - 08/11/2019 |
CAMÖNÜ |
Rahmetli BEKİR HASEKİ - 08/11/2019 |
Rahmetli BEKİR HASEKİ |
RAMAZAN AYI HATIRALARIM - 08/11/2019 |
RAMAZAN AYI HATIRALARIM |
KÖYÜMÜZDE YETİŞEN MAHSULLER - 08/11/2019 |
KÖYÜMÜZDE YETİŞEN MAHSULLER |
Alpsarı Köyü Piknik ve Tanışma Şöleni - 08/11/2019 |
Alpsarı Köyü Piknik ve Tanışma Şöleni |
Devamı |